Biyoteknoloji, biyolojik sistem ve süreçleri kullanarak sorunlara çözüm bulunması ve yararlı ürünler üretilmesidir. Ürün ve teknolojik süreçlerde canlı sistem ve organizmaların ya da bunların türevlerinin kullanılması biyoteknolojinin esasıdır. Günümüzde biyoteknoloji, ilaçtan tarıma, hayvancılıktan tekstile, savunmadan enerjiye uzanan pek çok alanda giderek artan bir ağırlığa sahiptir.
Biyoteknoloji, ilaç endüstrisinin insan sağlığının hizmetinde ilerlemesi için kilit öneme sahiptir. Bugünkü şartlarda bilinen yaklaşık 30 bin hastalıktan ancak 10 bininin tedavisi yapılabilmektedir. Hastalıklara karşı yeni ilaçların geliştirilmesinde biyoteknolojik yöntemler giderek kimyasal ve bitkisel formülasyonlardan daha etkili olmaktadır. Son yıllarda ruhsatlanan yeni ilaçlar arasında biyoteknolojik ilaçların oranı giderek artmaktadır. Aralarında kanser, alzheimer, kalp hastalıkları, diyabet ve romatoid artriti de içeren 200 hastalığın tedavisi için geliştirilen yeni ilaçların büyük bir kısmını biyoteknolojik ilaçlar oluşturmaktadır.
İnsan sağlığında çığır açan biyoteknolojik ürünler, üretim ve geliştirme maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle pahalı ürünlerdir.
Biyoteknolojik ilaç nedir?
İlk kez penisilinin 1928’de Alexander Fleming tarafından üretilmesi ile başlayan ilaç sektöründeki biyoteknolojik üretim 1980’lerin başlarında ilk defa rekombinant DNA teknolojisi ile üretilen insan insülini ile diyabet tedavisinde kullanılmıştır.
Biyoteknolojik ilaçlar nasıl üretilir?
Konvansiyonel ilaçlar genelde kimyasal sentez adı verilen bir süreç ile üretilirken biyoteknolojik ilaç üretiminin temeli hücre bazlı üretime dayanmaktadır. Ana hücre bankası ve çalışma hücre bankasından oluşan bu hücreler, spesifik bir protein üretilmesine olanak sağlamaktadırlar. İlaç üretimi, hücrelerin çoğaltılması için fermantasyon sonrasında seperasyon ve pürifikasyon gibi süreçleri içermektedir.
Biyoteknolojik ilaç kapsamında çeşitli tedavi alanlarında kullanılmakta olan ilaçlar arasında hormonlar (eritropoietin, somatropin büyüme faktörleri), insülin, immunomodülatörler, monoklonal antikorlar (mAb’lar), kan koagülasyon faktörleri ve aşılar sayılabilir. Bu ürünler referans biyoteknolojik ilaçlar ve biyobenzer ilaçlar olarak ikiye ayrılır.
Referans biyoteknolojik ilaç nedir?
İnovatör firma tarafından pazara sunulan ilk üründür.
Biyobenzer ilaç nedir?
Birbirinden ayrı bir şekilde geliştirilmiş iki hücre hattı aynı olamayacağından, biyoteknolojik ilaçlarda, konvasiyonel ilaçlarda kullanılan ‘eşdeğer’ ifadesi yerine ‘biyobenzer’ ifadesi kullanılır. Referans biyoteknolojik ürünlere kıyasla kaliteleri (üretim yöntem ve denetimleri), etkililikleri (arzu edilen etki) ve güvenlilikleri (risk/fayda değerlendirmesi) açısından denkliği gösterilerek onaylanan ancak kendi geliştirme ve üretim yöntemlerini haiz biyoteknolojik ilaçlara biyobenzer (biosimilar) ilaç denir.
Biyobenzer ilaçlar, hem hastaların biyoteknolojik ilaçlara erişimini artırmakta hem de rekabet yaratarak maliyetleri azaltmakta, sağlık sisteminin finansal devamlılığına katkıda bulunmaktadır. Ayrıca biyobenzer ilaçların satışa sunulması doktorlara ve hastalara yeni tedavi seçenekleri sunmaktadır.
Biyobenzer ve referans biyoteknolojik ilaçların etkin maddesi temelde aynı biyolojik madde olmakla beraber, karmaşık doğaları ve üretim metodlarından dolayı bazı ufak farklılıklar gösterebilmektedirler. Onay süreci sırasında biyobenzer ve referans biyoteknolojik ilacın söz konusu değişkenlik ve diğer farklılıklarının etkinliliği ve güvenliliğini etkilemiyor oldukları ispatlanmış olmalıdır.
Biyoteknolojik ilaçlar konvansiyonel ilaçlardan hangi yönlerden farklıdır?
Biyoteknolojik ilaçların temelini peptid ve proteinler oluşturduğu için konvansiyonel ilaçlara kıyasla yüksek molekül ağırlığına ve kompleks yapılara sahip ilaçlardır. Konvansiyonel ilaçlar kimyasal sentez ürünleri iken biyoteknolojik ilaçlar canlı hücrelerden elde edilen biyolojik ürünlerdir.
Konvansiyonel İlaçlarla Biyolojik İlaçların Karşılaştırması
Konvansiyonel İlaçlar | Biyolojik İlaçlar |
Kimyasal sentezle üretilirler | Biyoteknolojik olarak üretilirler |
Düşük molekül ağırlığı | Yüksek molekül ağırlığı |
Fizikokimyasal özellikleri tamamen karakterize edilebilir | Kompleks fizikokimyasal özellik |
Stabil | Isı ve çalkalamaya hassas (agregasyon) |
Saflık standartları mevcut | Değişken spesifikasyonlar |
Farklı uygulama yollarına yönelik dozaj şekilleri hazırlanabilir | Genellikle paranteral yol ile uygulanır |
Kan damarları yolu ile hızla sistematik dolaşıma geçer | Lenfatik sistem aracılığı ile sistemik dolaşıma ulaşıp, proteolize uğrayabilir |
Organ ve dokulara dağılır | Plazma ve hücreler arası sıvı ile sınırlı dağılım |
Genellikle toksisitesi spesifiktir | Reseptör aracılı toksisite |
Genellikle antijenik özellikte değildir | Genellikle antijenik özellikte |
Analitik yöntemlerle tamamen karakterizasyon | Karakterizasyonu zor |
Saflaştırılması kolay | Saflaştırma prosesi uzun ve karmaşık |
Kontaminasyondan korunması kolay | Kontaminasyon olasılığı çok yüksek |
Biyobenzer ilaçların geliştirilmesi
Biyoteknolojik ilaçlar konvansiyonel ilaçlara kıyasla daha büyük moleküllere sahiptir ve her birinin doğasında belli düzeylerde değişkenlik gösteren bir dizi özellik vardır. Bu değişkenlik, molekülün ‘şekli’ (katlanma) ile moleküle eklenmiş olabilen herhangi bir şeker ya da karbonhidratın tür ve uzunluğunda (glikolizasyon) olabilir. Biyoteknolojik ilaçlar yaşayan organizmalar kullanılarak üretilirler.
Son ürün olan biyolojik etkin maddenin yaşayan hücre ya da organizmanın içinde bulunan binlerce diğer molekülden ayıklanarak saflaştırılması gerektiğinden üretim süreci karmaşıktır ve ileri teknoloji gerektirir.
Biyoteknolojik ilacın standart üretim akışı
Türkiye biyoteknolojik ilaç pazarı
Türkiye ilaç pazarında tüm formlarıyla birlikte 208 adet referans biyoteknolojik, 46 adet biyobenzer ilaç bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye ilaç pazarında 93 marka biyoteknolojik ve 17 marka biyobenzer ilaç bulunmakta olup biyobenzer 6 ilacın üretimi ülkemizde yapılmaktadır.
Türkiye’de biyoteknolojik ilaçlar 2017 yılında, 4,1 milyar TL ile reçeteli ilaç pazarı içerisinde yaklaşık %19,5’lik bir paya sahiptir. Önümüzdeki yıllarda dünyada biyoteknolojik ilaç pazarının diğer ürünlerin üzerinde büyüyeceği tahmin edilmektedir.
Mevcutta Türkiye ilaç pazarındaki ithal ürünlerin %30’unu biyoteknolojik ilaçlar oluşturmaktadır.
Biyoteknolojik ilaçların ülkemizde üretilmesinin getirdiği & getireceği kazanımlar:
- Bu pahalı teknolojinin ülkemizde oluşması,
- Hastaların biyoteknolojik ürünlere erişiminin hızlanması,
- Hekimlere farklı alternatifler sunulması,
- İlaç ithalatına bağlı dış ticaret açığının azaltılması,
- Yeni ürünlerin pazara girmesi ile oluşacak ürün çeşitliliğinin ürün fiyatlarını aşağıya çekerek kamu sağlık bütçelerinin daha verimli kullanılması,
- Oluşacak rekabet ortamının araştırmacı şirketleri daha yenilikçi ilaç bulmaya yönlendirmesi açılarından büyük önem taşımaktadır.
Biyobenzer ile referans biyoteknolojik ürün arasında kalite, etkililik ve güvenlilik açısından herhangi bir fark var mıdır?
Herhangi bir fark yoktur. Bir biyobenzer ilaç ile referans biyoteknolojik ilacın aynı güvenlilik ve etkililik profiline sahip olması beklenir. Biyobenzer ilaçlar referans biyoteknolojik ilaçların takip etmiş olduğu standartları takip ederek üretilir. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) bir biyobenzer ilacın Türkiye’de piyasaya sürülmesine onay verme kararı almadan önce, bilimsel komisyonları vasıtasıyla söz konusu yeni biyobenzer ilacın referans ilacı ile kıyas kabul edebilir ölçüde etkililik, kalite ve güvenlilik profiline sahip olduğuna ilişkin değerlendirmelerde bulunur. Ülkemizde onay almış tüm biyobenzerlere ilişkin detaylı bilgi TİTCK’nın internet sitesinde bulunmaktadır. www.titck.gov.tr
Biyobenzer ilaçların yan etkileri referans biyoteknolojik ilaçların yan etkilerinden farklı mıdır?
Farklı değildir. Onaylanmış olan biyobenzer ilacın referans ilacıyla, yan etkiler de dahil olmak üzere aynı güvenlilik ve etkililik profiline sahip olması beklenir. Biyoteknolojik ilaçlar, vücut tarafından yabancı protein olarak algılanma potansiyeline sahip olup, istenmeyen bağışıklık tepkilerine sebep verebilmektedir. Buna immünojenisite denir. Biyobenzer ilaçların referanslarından daha fazla istenmeyen bağışıklık tepkisine sebep olduğuna dair kanıt ya da bilimsel bir gerekçe bulunmamaktadır.